24 Ocak 2018 Çarşamba

Microblading hakkında HERŞEY - Acıyor mu? Süreç Nasıl İşliyor? Ne kadar kalıcı?

Herkese merhaba,

Bu yazıda kendi microblading tecrübemden, yaşadıklarımdan, bana göre iyi bir sonuç verip vermemesinden ve araştırdığım bilgilerden bahsedeceğim. 


Birkaç senedir kaşlar oldukça popüler. Bu da ne demek şimdi diyebilirsiniz :) Ama eskiden kaşlar makyajda veya yüzde bu kadar ön plana alınmıyorken son 3-4 senedir makyaj markaları kaşlar için onlarca ürün üretiyorlar. Kaş kalemleri, kaş farları, kaş pudraları, kaş mürekkepleri, kaş pomadları vs. 


Tabi bunlar makyaj ile yapılan müdaheleler. Herkes hergün makyaj yapmayı sevmiyor, tercih etmiyor veya zaman bulamıyor olabilir. Veya yüzünü yıkadığında da kaşlarının istediği şekilde olmasını. İşte burada devreye kalıcı makyaj giriyor. Kalıcı makyaj senelerdir hepimizin aşina olduğu bir kavram. Kaş dövmeleri, kalıcı eyeliner, kalıcı dudak kontürü senelerdir yapılan ve sık sık gördüğümüz uygulamalar. 


İyi uygulamalardan ziyade genelde kötü uygulamalar veya zamanla kötüleşmiş uygulamalar göre göre bir çoğumuzun kafasında negatif bir algı oluşmuş olabilir. Ben öyleydim açıkçası. Yeşermiş kaş dövmeleri, turunculaşmış kaş dövmeleri, bulanmış kalıcı eyelinerlar... Sosyal medya ile birlikte iyi uygulamalar görmeye başladık - e tabii teknoloji de gelişti. Uygulamalar doğallaştı, güzelleşti.

Çok fazla tarihini bilmiyorum ama son birkaç senede çok popüler olan bir uygulama var. Adı microblading. Eminim sizde duymuşsunuzdur. Adı üstünde mikrokesikler ile yapılan bir uygulama. Birazdan detaylı olarak anlatacağım :)



Bazı insanların doğuştan kaş şekilleri çok güzel. Her insanın yüzüne uygun bir kaş modeli vardır. Bunun ölçüm yöntemleri var. Örneğin herkes için olması gereken bir kavis vardır, kaşın belli bir kalınlığı, belli bir başlangıç ve bitiş yeri vardır. Yani birinde gördüğünüz kapkalın, dümdüz kavissiz kaş aslında ezbere yapılmış bir şekillendirmedir. Altın oran için mutlaka az da olsa bir kavis olmalıdır. Ve her insanın yüzüne yakışacak bir kaş modeli vardır. Her kaş modeli herkese yakışmaz. Bu sebeple kopyala-yapıştır gibi herkese aynı kaşı yapan kişilere çok yaklaşmayın derim.

Neyse, benim maceram ise şöyle başladı. Doğuştan kaş şeklimi hiç sevmeyenlerdendim. Kaşlarım düz, bitiş ve başlangıç olarak kısa ve bırakın kavisi kaş kemiği altındaydı. Bu da yüzümü çok kapatıyordu.


Bende daha kavisli ve kalkık kaşlar istediğim için bundan 5-6 sene önce kaşlarımın yarısını alarak kullanmaya başladım. Bu yöntemi bazı model ve youtuber'larda görmüş olabilirsiniz. Ben Tanya Burr'dan görerek yapmıştım seneler önce. Ama Desi Perkins'in meşhur 15 milyon kez izlenen kaş videosunda da kaşları bu şekilde. Bahsettiğim yarım kaş modelini görmek için her iki videoya da şuradan bakabilirsiniz:


Tanya: https://www.youtube.com/watch?v=uVLL1KoQg-I

Desi: https://www.youtube.com/watch?v=D8A2-W17AME

Tabi yarım kaşla dolaşamadığınz için de mutlaka kaş kalemi kullanmanız gerekiyor. Evde, sokakta farketmiyor. Elim alıştığı için ben çok zorlanmıyordum fakat makyajın en sıkıcı kısmıydı benim için :) 


Bu sebeple uzun zamandır microblading olayını araştırıyordum. Bazı yerleri gözüme kestiriyor ama yaptırmaya bir türlü karar veremiyordum. Özetle 2 ay kadar bir süredir kaşlarımda microblading var. Şimdi benim gibi kararsız kalanlar, bilgi toplamak isteyenler ve araştıranlar için biraz bilgi vereyim, belki size de faydası olur.


* Microblading nedir? Nasıl oluyor?
Mikro kesikler demiştik ya, microblading uygulaması özel bir kalem ucuna takılan minik jiletler mi desem, iğne adı altındaki küçük aparatla yapılıyor. Mantığı ise şu, bu iğneler cildinize mikro kesikler atıyor ve bu kesiklerin içine pigment (boya) dolduruluyor ve onlar kaş efekti veriyor.

Bu iğnelerin çeşitli alternatifleri var. Farklı incelik ve kalınlıklar, gölge yapmaya yarayanlar, pudralanmış efekti verenler. Tercihinize göre uygulama yaptırabiliyorsunuz.



İğneler ve iğnelerin verdiği efektler şu şekilde

Microblading uygulaması için özel bir pigment satılıyor. Bu pigmentler genelde renk deformasyonuna oldukça dayanıklılar. Dövme pigmentlerinden farkı ise dövme mürekkebi yağ bazlı iken, microblading mürekkebi su bazlıymış. İkisini denediğimde dövme mürekkebi elime zamk gibi yapışıp çıkmamıştı, microblading ise silince çıkmıştı.


Gelelim uygulamaya,


Uygulama yapılmadan önce üniversal kaş ölçümüne uygun şekilde doğru kaş modelinin belirlenmesi gerekiyor. Eğer mevcut kaşlarınızın boşluklarını doldurmak veya biraz ekleme yaptırmak istiyorsanız veya sadece gölgeleme yaptırmak istiyorsanız bu ölçüm biraz esnetilebilir. Ama ölçümlere tam olarak uygun kavis, kalınlık vs istiyorsanız kaşlarınızın ölçüm sırasında buna uygun olarak biraz alınması gerekebiliyor. 




Genelde kadınların çoğu kaşlarının boşluklarını doldurtmak, kalınlaştırmak veya başlangıç-bitiş kısımlarını düzeltmek için microblading tercih ediyorlar. Benim gibi nerdeyse yeni kaş çizimi yaptıranlar oldukça az bir kesimdir eminim :) Zaten çok uzun süre bu konuda imtina etmemin sebebi yurtdışında bunu yaptıranlar çok olsa da ülkemizde uygulama yapanlarda hiç bunun öncesi-sonrası fotoğrafını görememiş olmak ve nasıl bir sonuç çıkacağını gözümün kesmiyor olmasaydı.


Uygulama öncesinde - brow mapping denilen yüzünüze uygun kaş ölçümü yapılıyor ve çizgiler çiziliyor.  Ölçümler yapıldıktan sonra, ameliyat kalemi gibi çıkmayan bir kalemle kaş işaretlemesi yapılıyor ve uyuşturucu krem sürülüyor. Bu sanırım yaptırdığınız kişinin tercihine göre değişir ama benim tavsiyem mutlaka üzerinin streçlenmesini-şeffaf hava geçirmez bantla kapatılmasını istemeniz. İnternette izlediğim onlarca microblading dersi, uygulaması, profesyonellerin sohbetlerinde gördüğüm birşey varsa bu streçlenme kısmının önemli olduğuydu. Çünkü herkesin uyuşma toleransı aynı olmuyor. Ben mesela emla krem kullandım - reçetesiz satılan ve en sık kullanılan topikal lidokain yani krem uyuşturucu - normalde emla lazer epilasyon, dermaroller gibi uygulamalarda beni doğru düzgün uyuşturmuyordu ama krem sürüp üzeri streçlendiğinde gerçekten uyuştu. (Kremin daha etkili olabilmesi için havayla temas etmemesi gerekiyormuş.) 20 dakika kadar bekledikten sonra uygulama başlıyor.


Ben tabii kendimi hazırladım çok acıyacak diye ama hiç acımadı :) Yani bir hata sonucu mevcut kesiğin üzerinden geçilmediği sürece acımıyor (profesyonellerden dinlediğim kadarıyla kesikler kesinlikle çakışmamalı) yani streç film kalp kalp. Tabii işlem uzadıkça uyuşma hissi de yok olmaya başladığı için, bir çok yabancı profesyonelde gördüğüm gibi ilk kattan sonra ve acı hissi başlayınca ikinci kez uyuşturucu krem sürüp beklemeyi tercih ettim. 

Microblading kalemi pigment dolu bir kaba batırılıp, o kalemle kaşınıza kesikler atılıyor, 2-3 kesikte bir tekrar boya almak gerekiyor. Boya görüşü kapatınca, minik bir fırçayla o boya tüm kaşa yayılıyor - kesiklerin içine boya dolduruluyor ve sonrasında fazla boya temizleniyor ve uygulamaya devam ediliyor. 


Sağ kaşıma uygulama yaparken, solun üstü hala streçliydi böylece havayla temas edip uyuşma hissi azalmadı. Sağın ilk uygulaması bitince üzeri tamamen boya kaplandı - kesiklerin içinin boya dolması için - sonra diğer kaşa geçildi.


Hijyen konusuna ne kadar çok çok önem veren biri olduğumu zaten dermaroller yazısından biliyorsunuzdur, olabilecek EN fazla tedbiri almayı tercih ederim ve uygulama yapan birisi varsa onlarında alması konusunda uyarırım. Microblading uygulaması sırasında da, uygulama yapanın mutlaka temiz eldivenler, dezenfekte edilmiş aletler kullanmasına dikkat edin, yoksa bunu talep edin.

Uygulama bitince kaşlarıma ilk olarak topikal bir antibiyotik olan fucidin sürdüm. Sonrasında ise göz teramisinine geçtim. Göz teramisini olarak bilinen bu kremde topikal bir antiseptik. Ve kaşlarınızı nemli tutuyor, böylece kuruma, kabuklanma olmuyor. İnternette araştırdığım kadarıyla tedavi sürecini kremsiz, kuru şekilde geçirmeyi tercih edenlerde varmış ama ben kremle tercih ettim. 





İlk yapıldığında rengi koyu oluyor - buna şaşırmayın. Bir anda aman bu ne böyle Tweety oldum demeyin. Bahsi geçen tweety;




Hele ertesi gün ilk günkünden 2 kat daha koyu oluyor kaşlarınız. Ondan da korkmayın, geçen her gün rengi biraz daha açılacak ve kesikler iyileştikçe doğallaşacak. 


Bakıma gelirsek, ben uygulamadan sonraki 4 gün boyunca, günde 3-4 kez teramisin sürdüm. Hiç kuru bırakmadım, kuru bırakırsanız hemen kabuklanma başlıyor. Dışarıdan geldiğinizde mutlaka kaşlarınızı protex antibakteriyal sabunla yıkayın (içme suyu kullanın ilk 2 gün) ve tekrar kremleyin. Sokakta kirli elle asla kaşlarınıza dokunmayın, kirli saçlarınızı yüzünüze değdirmeyin. Bu şekilde hassasiyet gösterirseniz kaşlarınız kısa sürede sorunsuz olarak ve güzel iyileşecektir. Unutmayın onlar küçük kesikler yani yara ve iyileşmeliler.


Kremi temizlerken, ilk günlerde boyanın gazlı bez-peçeteye yavaş yavaş aktığını görebilirsiniz. Ortalama 14 günden sonra iste rengi oturmuş ve oldukça doğallaşmış kaşlarınız oluyor. Yani sıkıntılı olan sadece ilk 3-4 gün. Çünkü acıma, sızlama daha sonra bitiyor ve yaranız iyileşmeye başlıyor.



7 hafta sonrasında ise rötuş işlemi oluyor. Tutmayan kısımlar varsa dolduruluyor, eksik kısımlar kaldıysa tekrardan çizikler atılıyor. Fakat izlediğim microblading derslerinde en çok dikkat çekilen konulardan bir tanesi çizgilerin bulanıklaşması sorunsalıydı. Bu uygulama yapan kişinin hatalı uygulama yapması sebebiyleymiş. Kalem yatay tutulduğunda çizgiler bulanık iyileşiyormuş. Yine aynı şekilde iğnenin tamamı deriye temas etmeden uygulama yapıldığında yine hatalı uygulama sebebiyle çizgiler bulanıklaşıyormuş. Yani yapan kişi doğru uygulama yaptığında 7 hafta sonrasında kaşlarınızdaki çizgiler bulanıklaşmamış ve hala net olmalı.


Ünlü microblading uzmanı Patty Willardsen bunu çok güzel anlatmış, meraklısı burdan izleyebilir. https://www.youtube.com/watch?v=4zVb_Bxe72M


Toparlamak gerekirse lütfen şu maddelere dikkat edin;


- Seçtiğiniz uzmanın photoshoplanmamış ve gerçekten 7 hafta sonrasını, 3 ay sonrasını gösteren işlerini mutlaka görmeyi talep edin. Neyle karşılacağınızı az çok görmüş olursunuz.


- Uygulama öncesi kaşlarınıza "brow mapping" yani microblading'in en önemli kısmı, yüz ölçülerinize göre kaş şeklinizin belirlenmesi yapılırken mutlaka isteklerinizi belirtin. İki kaşınızını eşit olup olmadığını sizde ikinci göz olarak mutlaka kontrol edin. Oradan istemediğiniz kaşlarla çıkmayın. 


- Uzman kişinin - bilinmiş uzmanlar muhakkak dikkat ediyordur ama - mutlaka temiz eldiven kullanmasını, steril ürünler kullanmasına, işlem yaparken ara verip gidip atıyorum telefonunu tutarsa, bir yere dokunursa ellerini tekrar dezenfekte etmesini isteyin. Ve sizde bakım süresince temizlik konusuna çok dikkat edin. 


- Renk seçiminde uzmana kulak verin ve seçtiği rengin iyileşmiş halini görmeyi talep edin. İstediğinizden daha açık veya koyu renk olmaması adına gerçek kaş kıllarınıza göre (eğer kaşlarınızı boyamıyorsunuz) seçim yapın, saç renginize göre değil.


- Uygulamadan kısa süre önce veya sonra botox, dolgu gibi uygulamalar yaptırmayın. 


Microblading uygulaması kişinin cilt yapısına göre ortalama 1-2 sene kalıyor. Sonrasında tekrarlamak gerekiyor. Hatalı pigmentasyon seçimi olmadığı sürece renklerden turunculaşma, grileşme, yeşerme gibi problemler olmaması gerekiyor. Her cilt aynı olmadığı için bazı ciltlerde ve kaşlarda diyelim, uygulama bazı kısımlarda tutmayıp sürekli atabiliyor, bir arkadaşımda bunu görmüştüm. Yani bunlara da hazırlıklı olmak gerekiyor.

Fiyatlara gelirsek, yapıldığı şehre, uygulama yapan uzmana, becerisine, kullandığı ürünlere, repütasyonuna göre 350TL'den başlıyor ve 2000TL'ye kadar gidiyor.


Toparlamak gerekirse, 7.hafta rötüşumu yaptıralı 9 gün oldu ve ben oldukça memnun kaldım. Makyaj yapmadığım günlerde kaşlarıma dokunma ihtiyacı duymuyorum, eğer gözler belirgin bir makyaj yaparsam kaşlarımı kaş kalemiyle biraz daha yogunlaştırıyorum. Bunun haricinde büyük kolaylık oldu. 


Öncesinde çok fazla araştırma yaptığım için sürece çok aşinaydım böylece bir sürprizle karşılaşmadım. Bu tarz bir yazı ben bulamamıştım bu sebeple kendim elimden geldiğince detaylı olarak paylaşmaya çalıştım. Umarım merak edenler için biraz faydalı olmuştur bu yazı. Yine de sorularınız varsa bana instagram'da yorum olarak sorabilirsiniz.



2020 yılından bir edit:

Bu yazıda anlattığım uygulamayı kendi kendime yapmıştım :) Youtube'dan eğitim videoları seyretmiş, latex eğitim kitlerinde alıştırmalar yapmış ve sonra kendime uygulama yapmıştım. Üzerinden geçen 3 sene sonunda hala kaşlarım hafifde olsa duruyor. Renk değişimi yok. Kısacası uygulamam başarılı olmuş :) Ama kısmetse bir sonraki uygulamamı işlerini beğendiğim profesyonel birine yaptıracağım. Çünkü artık uygulaması içime sinen kişiler buldum.


Sevgiler.


16 Aralık 2017 Cumartesi

ÇEKİLİŞ + Makyaj Süngerlerleri Hakkında Herşey! (Bakımı, Doğru Kullanımı, Uzun Süre Kullanabilmek)


Herkese merhaba :)

Günümüzde en çok kullandığımız makyaj gereçlerinden bir tanesi hiç şüphesiz süngerler. Her makyajımda mutlaka kullandığım olmazsa olmazlardan biri benim için de. Peki doğru kullanımı ve bakımı nasıl olmalı? Biraz bundan bahsedelim istedim.

Öncelikle makyaj süngerleri, eğer bu damla şeklinde olan latekssiz süngerleri kullanıyorsanız, nemli olarak kullanılmak üzere tasarlanmış. Profesyonel makyajlarda kullanılan genellikle üçgen formda olan lateksli süngerler ise kuru olarak kullanılıyor.

Bu latekssiz formdaki genelde damla şeklinde olan süngerler, su ile ıslatıldığından kuru haldeki boyutunun iki katına kadar çıkabiliyor. Bazı markaların süngerleri ıslandığında daha çok şişerken bazıları ise daha az şişiyor. Bu tarz süngerlerin makulu yumaşak olanlar oluyor, yani özellikle çok ucuza satılan taş gibi olan, ıslatınca da şişmeyen süngerler pek işimize yaramayacaktır.




NASIL KULLANILIR?
Süngeri suya batırarak veya çeşmenin altında ıslatarak kullanabilirsiniz. Ben ikinci yöntemi kullanıyorum, çeşmenin altında ıslattıktan sonra önce lavaboda iyice sıkıyorum sonrada bir peçeteye sarıp sıkmaya devam ediyorum. Yani bütün ekstra suyu alıyoruz ki makyajımızı bozmasın, ürünlerin yapısını bozmasın.



Sonrada süngeri sürterek değil, tampon hareketlerle uyguluyoruz. Örneğin instagram makyaj videolarında da sık sık rastladığımız, yüze noktalar halinde fondöten sürüp sonra süngeri sürte sürte yüze yaymak yanlış bir kullanım yöntemi. Sünger ürünün büyük bir kısmını emecektir bu yöntemle. Yine aynı şekilde elimize veya başka bir yüzeye ürünü döküp süngeri içine batırıp yüzümüze uygulamak yine yanlış kullanım yöntemlerinden birisi. Çünkü yine ürünün büyük bir kısmını süngere hediye etmiş oluyoruz.




Doğru kullanım ise, yassı bir fondöten fırçasıyla ten ürününü yüzünüze yayıp sonra üzerinden süngerle tampon şekilde geçmek, ürünü yüze oturtmak ve fazlasını almak şeklinde. Yukarıda ki diğer yöntemlerden de elbette iyi sonuç alınabilir ama dediğim gibi bu durumda çok fazla ürünü heba etmiş oluyoruz.

Süngeri kullandıktan sonra yıkamanıza gerek yok, bu süngerin ömrünü azaltacaktır. Kullanmadan evvel yıkamanız yeterli. Fakat ürünü kullandıktan sonra MUTLAKA açıkta bırakarak, bir kutunun içine oturtmadan, çekmeceye kaldırmadan, kalorifer vs üstüne koymadan, makyaj çantanıza koymadan masanın üstünde açıkta bırakıp kendi halinde kurumasını sağlamak gerekiyor. Aksi durumda süngeriniz küflenebilir. İşte sosyal medyada dolaşıp duran süngerim küflendi, süngerimden böcek çıktı vb. temalı videoların sebebi tamamen kullanıcı hatası. Bugüne kadar onlarca sünger değiştirdim, bir çok markanın ürününü denedim hiçbir süngerim küflenmedi. Çünkü daima süngerimi açıkta bıraktım ve o şekilde kendi kendine kuruttum.

SÜNGER TEMİZLİĞİ NASIL OLMALI?
Süngeriniz kirli şekilde kuruduktan sonra, kullanmadan evvel nasılsa ıslatacağınız için temizliğini de o esnada yapabilirsiniz. Böylece masanın üzerinde süngeriniz toz toplamışsa bunu yüzünüze sürmemiş olursunuz. Sünger temizliğinde bir çok ürün kullanılabilir. Beyaz sabun, Beauty blender'ın katı veya sıvı temizleyecileri, muhtelif markaların makyaj fırçası temizleme jelleri, bulaşık deterjani vb. Fakat bunların bir çoğu ürünü yıpratabiliyor.


Örneğin bulaşık deterjanı süngeri evet tertemiz yapıyor ama ömrünü inanılmaz kısaltıyor ve kısa sürede parçalanmasına sebep oluyor. Ben genelde beyaz sabun yöntemini kullanıyorum. Süngerimi suyun altında beyaz sabuna sürterek yıkıyorum. Zaten beyaz sabun makyajı çözen bir ürün olduğundan süngerim de ak pak oluyor :) Herhangi bir yıpranma gözlemlemedim hiç.


Yine sosyal medyada gördüğüm enteresan yöntemlerden birisi süngeri bir kaseye koyup, mikrodalgada pişirme yöntemi. Mikroplar ölsün diye yapılıyormuş. Sünger neden mikroplandı ki arkadaşlar? Masanızın üstünde temiz şekilde duracak. Ellerinizi yıkamadan zaten makyaj yapmamanız gerekiyor. Dışarıdan aldığınız makyaj malzemelerini ıslak mendille, antibakteriyel bir jelle vb. dezenfekte etmeden zaten masanıza koymamanız gerekiyor. Çünkü dışarıda ona üretimde, satışta, mağazada onlarca kişi dokunuyor. Siz örneğin paraya dokunuyor ona dokunuyorsunuz. Bu ürünü temizlemeden masanıza koyar ve sonra kullanmaya başlarsanız yüzünüzde sivilcelere merhaba demeniz çok olası. Yani zaten temiz ellerle makyaj yaptığınız, süngerinize temiz ellerle dokunduğunuz ve yüzünüze sürmeden evvel sabunla yıkayıp kullandığınız için süngerde birikmiş bir bakteri olmayacak ve yüzünüze herhangi bir etkisi de olmayacaktır. Bu tarz ısıya maruz bırakma yöntemi de yine süngerinizin ömrünü kısalttığı gibi, yapısını bozacaktır. Ve küflenmeye açık bir hale getirebilecektir. Ve tekrarlamakta fayda var süngeriniz kirliyse üzerinde fondöten, kapatıcı vs varsa lütfen temizleyici ile yıkamadan kullanmayın. Mutlaka temizleyip öyle kullanın, kirli süngeri sadece ıslatıp yüzünüze sürmek yine hem hijyen açısından size zarar verebilir hemde iyi bir sonuç vermeyecektir.

Piyasada onlarca markanın, onlarca çeşit makyaj süngeri var. Bazıları çok yüksek fiyatlı bazıları ise çok düşük fiyatlı. Fiyatına göre değil de kalitesine ve özelliklerine göre seçmek en güzeli. Örneğin Dior'un makyaj süngeri hayatımda kullandığım en kötü süngerlerden biriydi çünkü taş gibiydi. Keza Anastasia Beverly Hills'in süngeri de kafanıza atılsa kafa yaran cinsten. Sünger çok lastikimsi bir yapıda olmamalı sıktığınızda veya çok sert yapıda. Islattığınızda aşırı şişmemeli (bu çok ürün emeceğini gösterir) makul bir seviyede seçmeli. H&M markasının ve Nascita'nın uygun fiyatlı güzel süngerleri var. Benim favori süngerlerim ülkemizde satılmaya başladığı 2015 baharından beri beauty blender. Bir sünger en az 3-4 ay kullanıldığı ve uygulama olarak diğerlerine göre ciddi olarak fark ettirdiği için ben sünger olarak bu markayı tercih ediyorum. İndirimlerde de oldukça uygun fiyatlara alınabiliyor artık, bu açıdan eskisi kadar göz korkutmuyor diye düşünüyorum. Şu an hatta Beauty Blender resmi sitesinde orijinal BB olmak üzere bir çok süngerde indirim var.


SİZE HEDİYEM VAR!

Makyaj süngerlerini o kadar anlatmış ike size de bir hediye vermek isterdim. Beauty Blender'ın 199,90 TL değerinde ki "BLENDER FOR ALL SEASONS" sünger setini birinize hediye etmek istiyorum. 

Çekilişe katılmak için bu blog yazısının altına yorum bırakmanız yeterli. (Youtube çekilişleri gibi google hesabınızla giriş yapıp yorum bırakılıyor.) 


Çekiliş 24 aralık'ta sona erecek.


Sevgiler.

5 Aralık 2017 Salı

Cilt Lekelerinden Nasıl Kurtuluruz? Sivilce Lekeleri ve Güneş Lekeleri Tedavisi - 1


Herkese Merhaba :)

Geçtiğimiz günlerde instagram'dan size sormuştum ilk önce hangi konuda blog yazısı istersiniz diye. Seçeneklerden cilt lekeleri çok ilgi görünce bende ilk bu konu hakkındaki deneyimlerimi anlatmak istedim. Umarım faydası olur.

Sivilce lekeleri veya güneş lekeleri tedavisinde kullanılan çeşitli yöntemler var. 

Tabi dermatologların, cilt bakım merkezlerinin gerçekleştirdiği profesyonel bakım, lazer tedavileri vs. hariç olarak - günlük hayatımıza uygulayabileceğimiz leke tedavi yöntemleri genelde peeling'ler, kremler, maskeler, serumlar, dermaroller vs. şeklinde sıralanabilir.

Önce en çok bilinen duyulanlardan bahsedelim. Asitler.

AHA (Alfa Hidroksi Asitler) ve BHA (Beta Hidroksi Asitler) cilt bakımında sıkça kullanılan ve kişisel kullanıma uygun kimyasallar. AHA cildin üst tabakasını eksfoliye etmek, ölü hücreleri giderip daha parlak, pürüzsüz ve eşit tonda bir görünüm sağlamak, güneş hasarı, cilt lekeleri gibi görevleri yerine getirirken, Beta hidroksi asit BHA ise yine eksfoliye görevi görüp, gözenekleri temizlemeyi ve küçültmeyi vaad edip, ciltte kolajen üretimini tetikleyip, daha sıkı, daha canlı bir cilde sahip olmayı sağlamak gibi görevlerde etkin.


Her ikisi de Hidroksi asit grubuna ait olmalarına rağmen, BHA epidermis'e etki ederken, AHA'lar daha derine, dermis'e kadar etki ediyorlar.

Eğer cildinizde sivilce lekeleri, güneş lekeleri renk eşitsizliğine sebebiyet veren problemler varsa cildin üst katmanını nazik şekilde soyan AHA içerikli ürünleri tercih edebilirsiniz. 

Eğer cildiniz pürüzlü bir yapıya sahipse, siyah noktalardan, gözenek probleminden, sivilcelerden, yağ butonlarından şikayetçi iseniz BHA içerikli ürünler kullanabilirsiniz. BHA grubundaki asitler cilt yüzeyinin yanı sıra gözenekleri tıkayan yağları da arındırdığı için özellikle karma ve yağlı ciltlerde daha etkilidir. Ama kuru ciltlerde hassasiyet yaratabilme riski bulunduğu için ve AHA'ya göre çok daha güçlü bir kimyasal olduğu için düşük oranlı ürünler kullanılmalıdır.


Cilt bakımında kullanılan en bilinen AHA'lardan birisi glikolik asit iken, yine en çok bilinen BHA ise salisilik asittir.

Kimyasal Peeling olarak bildiğimiz cilt bakım merkezlerinde uygulanan cildi soyma işlemi yüksek konsantrasyon (yüzde) ile glikolik asit kullanılarak yapılır. Suda çözünen bir asit türü olduğu için de yan etkileri pek bulunmamaktadır.

Yine cilt bakım ürünlerinde sıklıkla gördüğümüz ve duyduğumuz en bilinen diğer AHA'lar ise sitrik asit ve laktik asittir. AHA'lar doğal hidroksi asitleridir ve çoğunlukla meyvelerden ve yiyeceklerden elde edilir. Örneğin glikolik asit şeker kamışından, sitrik asit limon ve portakaldan, laktik asit ise sütten üretilir. AHA'lar cilt bakımında serumlar, temizleme jelleri, peeling, maske, gündüze/gece kremi olarak karşımıza çıkarlar. Genelde iki ayrı ürün grubunu kombinleyerek kullanılması öneriliyor. Örneğin peeling ve serum, maske ve krem vs gibi. Ben nasıl kullanıyorum ve tercih ediyorum bunları da yazının devamında anlatacağım. Ev kullanımında yüksek oranlar kullanmadığımız için etkisini bir anda göstermez fakat düzenli kullanımda belirgin bir etki veriyorlar. Cildimiz alışana kadar özellikle ilk kullanımlarda hafif yanma hissi, minik iğneler batıyormuş hissi olması ise normaldir.


BHA'lara gelirsek, cilt bakımında en sık duyduğumuz ve yaygın kullanılan BHA ise salisilik asittir. Karma/yağlı ciltlere, gözenek problemi olan kişilere, sivilce tedavisinde en sık tavsiye edilen asit olarak da bahsedebiliriz. Soyma etkisi bulunduğu için ciltte hassasiyet yaratabilen bir üründür bu sebeple kuru ve hassas ciltlerin ya çok düşük oranlarda kullanması ya da hiç kullanmaması gerekiyor.

AHA'lar suda çözünürken, BHA grubundaki hidroksi asitler yağda çözülebildikleri için akneli ve akneye meyilli ciltlerde sıklıkla kullanılır. Akneli ciltlerin en çok şikayet ettiği konulardan birisi enflamasyonlar (ağrılı, şişkin sivilcelerdir). BHA grubundaki salisilik asidin özelliği ise anti bakteriyel ve anti enflamatuar olmasıdır bu sayede cildi iyileştirici etkisi vardır.

 PEKİ NELERE DİKKAT ETMEMİZ GEREKİYOR?


Yukarıda bahsettiğim gibi bu ürünler cilt yapısını soyan, eksfoliye eden ürünler olduğu için MUTLAKA sonbahar-kış aylarında kullanılmalı, güneşin daha dik geldiği sıcak bahar aylarında ve yaz aylarında kullanılmamalıdır

Yine aynı şekilde cildin üst tabakası soyulduğu ve güneşe daha savunmasız hale geldiği için mutlaka bu uygulama süresince her gün güneş kremi kullanılmalıdır. Evdeyseniz bile. Çünkü aksi durumda, cildimizi düzelteceğiz derken daha beter hale getirebilir, güneş lekelerini çoğaltabiliriz.

Ben bu ürünleri nasıl kullanıyoruma gelirsek;

Ben kremden ziyade bu ürünleri en çok temizleme solüsyonu (tonik), peeling ve serum olarak etkili buluyorum. Çünkü bu ürünleri kullanırken cildim zaten hassaslaştığından kremi de asitli seçmiyorum, daha yumuşak, yüzümü nemlendiren kremler tercih ediyorum. 

Maskelere gelirsek onlar ciltte kısa bir süre kaldığı için - uyku maskeleri hariç - ve ev işlemine uygun düşük konsantrasyonlu ürünler olduğu için pek etkisini göremediğimden yine maske formundaki asit tedavilerini de tercih etmiyorum. 




Benim şimdiye kadar en etkisini gördüğüm yöntemler temizleme pedleri, temizleme solüsyonları, serum ve peeling'ler oldu. Cilt tipinize uygun ve kullanmanız gereken içeriği yukarıdaki bilgiler dahilinde kararlaştırdıktan sonra ürün seçiminizi kolayca yapabilirsiniz.

Çünkü bir çok markada, özellikle de dermokozmetik markalarda uygun fiyatlıdan yüksek fiyata onlarca seçenek bulunabiliyor. Murad, DDF, Cyrene, Nip + Fab, Ordinary, Esthederm, Skinceuticals, Lierac, La Roche Posay, Kore markaları vs. ilk aklıma gelen markalar. Bu ilk yazıda kullanılacak içeriklerden bahsetmek istedim. İkinci yazıda ise, ben en çok hangi ürünlerden memnun kaldım onları ürün görselleriyle anlatacağım.
Kimler KULLANMAMALI;
Yara iyileşme problemi olanlar, Alerjik cilde sahip olanlar, Bağışıklık sistemi hastalıkları olanlar, Dermatit, egzama gibi cilt hastalıkları olanlar, Aynı bölgeye lazer tedavisi yaptıranlar, Güneş alerjisi veya güneşe karşı hassasiyete sahip olanlar, Uçuk ve benzeri hastalıklar veya yüzünde açık yara olanlar, Kemoterapi, radyasyon tedavisi vb. tedavi görenler.



Asitler dışında bir diğer yöntem ise dermaroller. Onu da geçtiğimiz günlerde yayınladığım bir yazıyla detaylı olarak anlatmıştım. Yazıya buradan ulaşabilirsiniz. 

Tabii bu tedavileri profesyonel olarak uygulayan cilt bakım merkezleri mevcut. Dilerseniz oralardan fikir alabilir ve tedavinizi yaptırabilirsiniz. Ama benim gibi evde kullanılacak yöntemleri daha çok tercih ediyorsanız, cilt bakım rutinimizi oluştururken, cildimizin ihtiyacına göre içerikler belirleyip bunları kullanıp daha etkili sonuç alabiliriz.

Çünkü bazen bizden tamamen farklı cilt yapısı ve beklentiye sahip olan bir arkadaşımız bize "mucize ürününü" önerir, ama ürün bize uygun olmadığından hiçbir etkisini göremez, boşuna para harcadığımızla kalırız.

Sahip olduğumuz cilt "beğenmedim, dur değiştireyim" diyebileceğimiz birşey değil veya saklayım kimse görmesin diyebileceğimiz. Hayat boyu bizimle olduğu için onun ihtiyaçlarını belirleyip, gereksiz fazla ürün kullanmadan, mantıklı ürünler kullanıp ona iyi bakarak cilt kalitemizi uzun yıllar koruyabilir, geçmişte oluşmuş lekeleri de tedavi edebiliriz.

Tabii ki cilt için en zarar verici faktörler olan sigara, alkol, uykusuzluk, susuzluk gibi tehlikeleri de unutmamak lazım. İlerleyen yazılarda bakteriyel sivilcelerden kurtulma ve korunma yollarının yanı sıra Hyaluronik Asit takviyelerinden, saç/tırnak güçlendiren takyivelerden de bahsedeceğiz :)

Umarım yazıyı faydalı bulmuşsunuzdur, yukarıda bahsettiğim gibi ürünleri gözden geçirdiğim devamı da yakında gelecek. 

Yorumlarınızı bırakmayı unutmayın 

Sevgiler.

1 Aralık 2017 Cuma

Maskara Neden Kirpik Döker? Kirpik dökülmesini nasıl engelleriz?



Herkese merhaba :)
En sık karşılaştığım sorunlardan bir tanesi "x maskara kirpiklerimi çok döküyor" cümlesi oluyor. Haydi gelin biraz bu konudan bahsedelim.




Bana genelde en sık gelen yorumlardan bir tanesi bazı maskaralar hakkında "kirpik döküyor" ifadesi oluyor. Halbuki kirpiklerinizi döken aslında maskara değil. İçeriğinde çok ekstrem bir madde olmadığı sürece, kimyasallar cildinize alerjik bir reaksiyon vs vermediği sürece maskaralar kirpik dökmez.

Şimdi konuyu biraz detaylandıralım. Bazı belirli başlı ürünler için kirpik döker yorumu çok sık yapılıyor. Bu ürünlerin genel özelliğine baktığımızda ürün ya waterproof ya da çok kalıcı ürünler. Yani kolay kolay çıkmayan ürünler diyebiliriz. Kirpiklerinizin dökülmesi ise gün içerisinde gözünüzde maskara varken durup dururken yüzünüze düşme şeklinde olmuyor. (Ovuşturmadığınız sürece).


Kirpikleriniz %99 oranla pamukla göz makyajı çıkartırken veya gözlerinizi ovuştururken dökülüyor. Özellikle kalıcılığı yüksek maskaralar, kirpiklerimizi normal maskaralara oranla 2 kat daha fazla sertleştiriyor bazen ise yan kirpiklerle topaklaşıyor. (Benefit they're real, maybelline lash sensational vs) ve bunu bir pamukla ve gücü hafif bir temizleyici ile çıkarmaya çalıştığınızda (micellar su gibi) ovuşturma hareketi sırasında zaten nazik bir yapıya sahip olan kirpikleriniz, sertleşmiş olmanında verdiği etkiyle sağa sola oynayarak patır patır dökülmeye başlıyorlar.


Normalde göz sağlığı, göz çevresindeki dokunun erken yaşlanmaması ve tahriş olmaması adına göz makyajı çıkartırken pamuk kullanımı çok fazla tavsiye edilmeyen bir uygulama. Yani çok çok nazik davranmadığınız sürece - ki makyajı çıkarırken çok nazik olamıyoruz - pamuğu göz çevremize sürttükçe tahriş ediyoruz. Gözümüzü ova ova pamukla makyaj çıkarmak, hem göz çevrenizi tahriş ediyor, hem kirpik dökülmesini arttırıyor, hemde ürünün çoğu zaman gözünüze kaçıp yanmasına sebep oluyor. Sonunda göz çevresi krem sürdüğünde yanan, gözü kızarmış ve göze kaçan üründen bulanıklaşmış, mağdur bir halde kalıyoruz :)

Göz çevresi ciltteki en ince doku, göz ise en hassas organ. Kirpikler ise en kırılgan kıl yapısı. Zaten çok dikkat edilip nazik davranılması gereken bir bölgeyken orayı ovuştura ovuştura tahriş etmek hiç sağlıklı olmuyor. Ki ben çok yapardım, pes bana :)

Bu sebeple göz makyajınızda mümkün olduğunca nerdeyse artık her markada bulunabilen makyaj temizleme yağlarını kullanabilirsiniz. Ben bir çok markanınkini denedim, şu en iyisi diyebileceğim yok.  Genelde hepsi birbirine benziyor. Ama 27TL-den 300TL'ye kadar bir çok marka da artık bulabiliyorsunuz. Bildiğim kadarıyla en ucuzu NYX'te. 


En önemlisi ise bu ürünler o bildiğiniz yağ değiller. Makyaj temizleme yağı deyince, genelde herkesin aklına yıkayınca yağlı yağlı kalan bir ürün geliyor. Oysa bunlar suya değdiği anda tamamen çözünüp yok olup geride asla yağlı bir his bırakmıyorlar. Kalıntı bırakmadıkları için, sivilcelenme vs yapmıyorlar ve tüm cilt tiplerine uygunlar. Yani zeytinyağı, hindistancevizi yağı gibi olmuyorlar. Suyla tamamen çözündükleri için, sanki bir yüz temizleme jeliyle yüzünüzü yıkamış gibi oluyorsunuz.


Bu ürünler nasıl kullanılıyor diye soracak olursanız; KURU elinize, üründen döküp makyajlı KURU suratınıza bu ürünü sürüp masaj yapmaya başlıyorsunuz. (Ürün suyla reaksiyona girince çözüldüğü için 1 damla bile su değdirmemek gerekiyor bu işlem sırasında) Zaten ten makyajı hemen çıkıyor gözleri biraz ovmak gerekiyor. Sonra da duruluyorsunuz. Ta-taam tüm makyaj çıktı gitti :)


Ne göz çevremiz tahriş oldu, ne gözümüzün içine yağlı - çift fazlı temizleyici kaçtı, ne onun yağını arındırmak için yüz temizleyici kullanmamız gerekti, ne gözlerimiz kızardı :=)

Yani göz çevreniz hassas ise, kirpikleriniz sık dökülüyor ise, gözleriniz çok sulanıyor veya durum itibariyle (yağmur, yaz vs) wpoof ürünler veya kalıcılığı yüksek maskaralar kullanmanız gerekiyorsa, makyaj temizleme yağlarını deneyebilirsiniz. Çünkü ben eskiden pamukla makyajımı çıkartırken göz çevrem hem mahvoluyor, yanıyor, kızarıyor hemde gözlerim tahriş oluyor bir çok zamanda kirpiklerim dökülüyordu.

Özetlemek gerekirse, google'da da pek çok makale ve araştırmada da baktığımızda maskaraların çok ekstrem bir ürün olmadıkça kirpik dökme özelliği yok. Yani içeriğinde çok ters bir madde olmadıkça kirpiği döken onlar değiller. Aslında kirpiklerimizi hatalı bir hareketle ova ova biz döküyoruz ne yazık ki.


Bu yağlar yüzünüzdeki her makyajı tamamen arındırıyor. En kalın ve waterproof maskara bile olsa gözleriniz kapalıyken kirpiklerinize 30 saniye - 1dakika arası hafifçe masaj yaptığınızda en ağır ürün bile tamamen akıyor. Makyaj temizleme yağlarının en önemli özelliği ise suya değdiği anda tamamen akıp gidip geride hiç yağlı hissiyat bırakmaması. Çünkü hindistan cevizi yağı vs gibi ürünlerde geride yağlı hissiyat kalıyor ve bu göze kaçıp rahatsızlık verebiliyor.

Artık bu sorunların hiçbirini yaşamıyorum.

Bu yağları keşfettiğimden beri ise hayatım çoook kolaylaştı, bu kadar detaylı anlatıp tavsiye etmemin sebebi ise bu.

Herkese Sevgiler.

28 Kasım 2017 Salı

Gece Bakım Kremleri ve Serumları- 1 | Sevdiklerim Sevmediklerim



Herkese Merhaba :)

Instagram'da karakter sınırı olması bir çok ürün hakkında detaylı yorum yapmayı engelliyor. Snapchat ve instagram stories paylaşımları da 24 saat sonra kayboluyor. İşte bu sebeple bazı ürünleri blogda anlatmak istedim. 

Bu yazıda son zamanlarda denediğim veya uzun süredir kullandığım bazı cilt bakım kremlerinden/serumlardan bahsedeceğim. Bazılarını çok sevdim, bazılarını ise gereksiz buldum. 






Sırayla bahsedelim.

* Six Cosmetics "LOVE"  Işıltı Verici Balsam: 
Six Kozmetik geçen sene bir arkadaşımın tavsiyesiyle keşfettim bir italyan markası. Markanın şimdiye kadar ilgimi çeken bazı ürünlerini denedim ve memnun kalmadığım hiçbir ürünü olmadı. En sevdiğim ürünlerinden bir tanesi de bu 6 numaralı ışıltı verici balsam'ı. İçerisinde Hyaluronik asit, E vitamini, rosa mosqueta gibi faydalı içerikler varmış. Etkisine gelirsek, yapısı çok ince, ciltte ağırlık yapmayan bir krem. Sürdükten hemen sonra cilt tarafından emiliyor ve parlak bir görüntü veriyor. Parlak derken simli manada değil, sanki nemli, ışıl ışıl bir cildiniz varmış gibi. Ama yüzünüze dokunduğunuzda yağlı bir hissiyat gelmiyor. Bu sebeple her cilt tipine uygun. İster makyaj altına, ister makyajsız cildinizi canlı ve sağlıklı göstermek için kullanabilirsiniz. Ben özellikle ten makyajı yapmadığım günlerde tercih ediyorum ve yüzünde ne var diyen çok oluyor. Ürünü eczanelerden veya https://sixkozmetik.com/love-kat adresinden alabilirsiniz.

* Estee Lauder - Advanced Night Repair Serum: 
Kozmetikle ilgilenen biriyseniz bu serumu mutlaka duymuşsunuzdur. Serumun vaadi ciltte görünen tüm yaşlanma belirtilerini gözle görülür biçimde azaltması. Malum daha önce ki kolajen yazımda bahsettiğim üzere 21 yaşından itibaren cildimiz bilimsel olarak yaşlanmaya başlıyor. Bu serum düzenli kullanıldığında mimik çizgilerinde gerçekten bir yumuşa sağlıyor. Özellikle alın ve nasolabial çizgilerimde ben bunu farkettim. Aynı zamanda cilt yüzeyini yumuşatıp daha nemli bir cilt veriyor. Yapısı su bazlı, cilt tarafından hemen emiliyor. Sonrasında ise gece nemlendiricinizi uyguluyorsunuz. Hazır yılbaşı indirimleri varken ve estee lauder bu kadar kampanya yapıyorken tercih edilebilecek bir ürün. Estee Lauder markasını satan tüm mağazalardan ve markanın internet sitesinden ürünü alabilirsiniz.


* Bepanthol - Nappy Care Ointment: 
Kendisi benim mucize ürünlerimden bir tanesidir kesinlikle. Özellikle cildiniz kuruysa veya kuruya dönükse, hele ki kış aylarında çok bu sebeple çok mağdur oluyorsanız sizi kurtaracak yegane ürünlerden bir tanesidir bu. Eski adıyla Bepanthene merhem olan bu ürün şu an Türkçe adıyla "pişik kremi" fakat üstünde türkçe yazılar olan ürün içinde zeyitinyağı var. Yani formülü değiştirmişler. Bu sebeple bu üstünde ingilizce yazılar olanı almanızı tavsiye ediyorum. Asıl merhem olan bu çünkü. Ne yapıyor kendileri peki? Cildinizi bebek cildi yapıyor. Gece yatmadan tüm yüze, göz çevresi dahil sürdüğünüzde ertesi güne bebek cildi gibi yumuşacık, neme doymuş, pürüzsüz bir ciltle uyanıyorsunuz. Ben genelde haftada 2 kez gibi bu uygulamayı yapıyorum. Her gün kullanmak çok aşırı kuru bir cildiniz yoksa cildinize fazla gelebilir çünkü. Eczanelerde ve dermokozmetik satışı yapan internet sitelerinde bulabilirsiniz.

* The advanced Q10plusC Anti-Wrinkle + Energy Skin Sleep Cream
Nivea'nın içinde iki ayrı güçlü anti oksidan; Q10 ve C vitamini bulunduran bu enerji verici uyku kremi son dönemde en sık gördüğümüz ürünlerden bir tanesi. Gece maskeleri, kremleri konseptini seven biri olarak içinde c vitamini olduğunu da görünce merakla denemeye başlamıştım. Gece yatmadan 15-20 dakika önce uygulayıp sonra yatıyorum. Sabah kalktığımda yüzüm yağlanmış hissiyle kalkıyorum bu sebeple bir temizleme jeliyle yüzümü yıkamam gerekiyor. Fakat yüzünüz nemlenmiş ve canlanmış şekilde uyanıyorsunuz. Normalde uykusuz kaldığınızda yüzünüz şişen biriyseniz veya yüz üstü yattığınız için, bu krem bunu baya azaltıyor. Denk mi geldi yoksa gerçekten mi öyle diye bir kaç kez denedim fakat her seferinde aynı etkiyi görünce kremden kaynaklı olduğunu anladım. İnternette başka bloglarda araştırma yapınca bir çok kişinin de bu kremi beğendiğini görünce yalnız olmadığımı anladım. Cilt bakım rutininize ekleyebileceğiniz, indirimlerde avantajlı alabileceğiniz bir krem bence. Nivea satan tüm kozmetik marketlerde bulabilirsiniz.

* Madecassol: 
Bu cilt bakım merhemini hepimiz annelerimizden biliriz. Ciltteki yara-bere tedavileri için verilir genelde. Benim bu merhemle tanışmam 2 sene öncesine dayanıyor fakat dermaroller kullanmaya başlayınca aramız iyice sıkı fıkı oldu diyebilirim. Bu cilt yenileyici daha doğrusu deri dokusu yenileyici bir merhem olduğu için yara izlerine, sivilce izlerine yani cilt üzerindeki problemlere iyi geliyor. Bu sebeple bunu rutininize haftada 1 olmak şartıyla dahil edebilirsiniz. Bende genelde ya tek başına ya da bepanthene merhem ile karıştırarak uyguluyorum. Hem yüzünüzde herhangi bir iz varsa onun tedavisini sağlıyor hemde cilt yüzeyini daha güzel bir hale getiriyor. Ama az önce de söylediğim gibi haftada 1'den fazla kullanılmamalı, yoksa cildiniz tahriş olabilir.

* Dior Hydra Life Deep Hydration Serum:
Bir kaç aydır kullandığım Dior markasının bu nem serumu, Hydra life serisinden diğer ürünlerde olduğu gibi naneli bir ürün gibi. Yani yüzünüze sürdüğünüzde bir ferahlama, hafif yanma hissi oluyor. Hassas ciltli iseniz biraz fazla bir yanma :) Her nem serumunda olduğu gibi içindeki HA'nın aktive olması adına hafif ıslatılmış yüze uygulanması gerekiyor. Bir çok kez kullandım ama yüzümde herhangi bir nem katkısı olduğunu, yüzümü nemlendirdiğini gözlemlemedim. Bir daha almam bu sebeple. Dior markasını satan tüm kozmetik mağazalarında bulabilirsiniz.

* Vitamin C Suspension 23% + HA Spheres 2%:
Blogda aslında bir Ordinary yazısı var ama güncel tüm ürünleri içeren bir yazı yazsam mı tekrar? Ne dersiniz? Çünkü o listeden sonra denediğim başka ürünlerde oldu. 
Ordinary'nın en popüler ürünlerinden bir tanesi de bu C vitamini kremi. 
C vitamini etkili bir antioksidandır ve L-Askorbik Asidin saf formunun cilt yaşlanmasının çoklu belirtilerini tersine çevirdiği ve cilt yüzeyine uygulandığında cildi aydınlattığı göstermiştir. Ordinary'nın bu ürünü gece yatmadan yüze uygulanıyor. Yüze sürdüğünüzde minik iğneler batıyormuş gibi bir his veriyor. Sonrasında bu his geçiyor, dokusu silikonlu bir makyaj bazı gibi. Ciltte kolayca yayılıyor. Düzenli kulanıldığında cilt dokusunu daha parlak ve aydınlık yapıyor. Benimde bu kış düzenli olarak kullanmak istediğim ürünlerin başında geliyor. Çünkü ara ara kullanımlarda bile etkisini gösteriyorsa, eminim düzenli kullanımda daha başarılı olacaktır. Türkiye'de satışı ne yazık ki yok. Ben instagram'da ki "londradan_kozmetik" sayfasından aldım.

* Biotherm Blue Therapy Cream in Oil: 
Yaz ayları hariç kuru hatta bazen çok kuru bir cilde sahip olan biri olarak, kuru yağlar, yüz yağları, yağ serumlar vs hep ilgimi çeken ürünler oluyor. Biotherm'in bu yağ formundaki nemlendiricisi de görür görmez ilgimi çeken ürünlerden biri olmuştu. Biotherm aynı klasmanda satıldığı diğer markalara nispeten daha uygun fiyatlı ve genel olarak başarılı ürünlere sahip bir marka. Plankton serisini ne çok sevdiğimi ve daha önce çok anlattığımı hatırlayanlar bilir. Bu ürünü de çok büyük bir hevesle kullanmaya başladım ama hani bir yağ formu vardır ya örneğin Kiehl's midnight recovery'i de o yüzden sevmem, cildin üst tabakasında kalır, cilt tarafından tam olarak emilmez. Hah işte o da böyle, cildin üstünde kalıyor sonra da yastığa transfer oluyor gibi geliyor bana. O yüzden bu da beklediğim kadar memnu etmedi beni, çokta etkisini göremedim sanki.


* Biotherm Life Plankton Mask:
Yukarıda da söylediğim gibi Plankton serisi genel olarak çok sevdiğim bir seri, serinin en sevdiğim ürünlerinden bir tanesi de bu uyku maskesi. Ne vaadi varsa yerine getiren bir ürün. Gece sürüyorsunuz, sabaha yumuşacık, nemlenmiş, pürüzsüz bebek bir cilde uyanıyorsunuz. Özellikle özel bir yere gidecekseniz - düğün, dernek - bir gece öncesinde bunu kullandığınızda cildiniz ertesi güne yumuşacık oluyor ve makyaj çok daha güzel duruyor. 

* Gülsha Rose Elixir - Gece:
Gülsha'nın klasik gül iksirini ne kadar çok çok sevdiğimi biliyorsunuz, zaten Gülsha ürünleriyle ilgili ayrı bir paylaşım yapmak istiyorum. Ama gece ürünleri arasında bundan bahsetmezsem olmaz tabi. Az önce bahsettiğim Kiehl's ın ve Biotherm'in ürünü nasıl cilt yüzeyinde kalıp emilmiyorsa bu da aksine cilt tarafından çok güzel bir şekilde emilip, cildi içerisinde HA'nın da yardımıyla nemlendirip, dolgunlaştırıyor. Ürünün içinde rosa damascena - ısparta gülü esansiyel yağları var.

* DR. JART+ Ceramidin™ Liquid:
Valla ben bu işi anlamadım. Bu ürünü öven övene ama ben ekstra hiçbir özelliğini göremedim. Öven bir çok yorum görünce denemek istediğim ürünlerden bir tanesiydi. Yapısı su gibi, içinde 150ml ürün var yani çok bereketli uzun süre kullanabiliyorsunuz. Tüm yüze bir damla yetiyor. Cilt tarafından çok çabuk emiliyor, üzerine kreminizi rahatça geçebiliyorsunuz. Ama ben bu ürünün hiç bir ekstrasını, faydasını göremedim. Bittikten sonra tekrar almayı düşünmüyorum.

Yukarıda birbirlerine benzer etkiye sahip ürünlerden bahsettim, bazılarını bittikçe almayı bazılarını ise almayı düşünmüyorum. Genelde gece cilt bakım rutini için mevsimlere göre olmak üzere 1-2 ürün yeterli oluyor dönüşümlü kullanmak için. Malum cilt bir ürüne alıştığında ilk kullanmaya başladığınızda verdiği aynı olumlu tepkiyi vermeyebiliyor. Bu sebeple rotasyon yaparak kullanmak daha iyi sonuç verebiliyor. Cildi şaşırtıp alışkanlıklarından koparıyoruz.

Hem yakın zamanda denediklerim, hem uzun süredir kullandıklarım, sevdiklerim, sevmediklerim... Komidinimin üzerinde duran gece bakım ürünlerimden bazıları bunlardı. İsterseniz devamını da paylaşabilirim. Lakin göz ürünleri, dudak ürünleri vs onları bu listeye hiç eklemedim. Onları ayrı paylaşımlarda anlatırım diye düşündüm.

Yukarıda da belirttiğim gibi her cilde uygun olan ürünler farklı oluyor. Ben genelde kuru, normal cilde uygun ürünlerden bahsettim. Cilt yapım itibariyle karma ve yağlı cilt ürünlerini yorumlayamıyorum. Ama bu yaz cildim bildiğiniz yağlı cilde dönmüştü eğer gelecek yazda öyle olursa sanırım bir de yağlı cilt dosyası gelir gibi duruyor :)

Yorumlarınızı bırakmayı unutmayın :)

Sevgiler.

27 Kasım 2017 Pazartesi

the Ordinary - AHA %30 - BHA %2 Peeling Solution İncelemesi


Herkese merhaba :)

Ordinary markasının bana en çok sorulan ve bana göre en bomba ürünlerinden birisi olan AHA %30 - BHA %2 Peeling solution'dan biraz bahsedelim.



Deciem'in alt markalarından the Ordinary'nin AHA %30 - BHA %2 Peeling solution'ı bana en çok sorulan ordinary ürünlerinden birisi oldu.

Bu ürün içerisinde bulunan soyucu maddeler sebebiyle sonbahar ve kış aylarında kullanılan, leke tedavisi, gözenek tedavisi, cilt yüzeyi yenileme gibi konularda etki sağlayan bir ürün.

Bu ürün: % 30 Alfa Hidroksil Asitler (Glikolik / Laktik / Tartarik / Sitrik),% 2 Beta Hidroksil Asit (Salisilik Asit), Hiyaluronik Asit, Vitamin B5, Siyah Havuç ve Tasmanian Pepperberry içeriklerinden oluşuyor.

Ürünün içeriğinde bulunan; Alfa hidroksi bir asit olan AHA'nın görevi cildin üst tabakasını eksfoliye ederek daha parlak, pürüzsüz ve eşit tonda bir görünüm sağlamayı sağlıyor. Beta hidroksi asit BHA ise yine eksfoliye görevi görürken, gözenekleri temizlemeyi ve küçültmeyi vaad ediyor.

Bu kombine edilmiş % 32 AHA / BHA çözümü, cildin üst tabakasındaki lekelerle mücadele etmeye ve cildin parlaklığını artırmaya yardımcı olmak için derin eksfoliyasyon sağlar. Ayrıca ürünün formülasyonun vaadi cilt dokusunun görünümünü geliştirmek ve düzenli kullanımda ince çizgilerin görünümünü azaltır.

Ürüne kırmızı rengi veren ise içeriğinde bulunana Tasmanian Pepperberry bitkisi. Bu formül, asit kullanımı ile ilişkili tahrişi azaltmaya yardımcı olan, incelenmiş bir Tasmanian Pepperberry türevi içerir. Bu bitki mevsime göre daha açık veya koyu renklerde olabiliyor bu renk değişimi de zaman zaman ürünlere yansıyabiliyormuş. Yani ilk aldığınız ürün daha açık kırmızı renkteyken bir sonraki ürün daha koyu kırmızı olabilir veya tam tersi. 


Bu ürün hem vaatleri, hemde bağımsız ürün yorum sitesi makeupalley.com da aldığı onlarca iyi yorumdan sonra ilgimi çekmişti bende denemeye karar vermiştim. Üstteki videoda gördüğünüz gibi kırmızı bir jel görünümünde. Renkli olması iyi bir düşünce böyle göz çevresine yanlışlıkla bulaşma gibi bir sıkıntı olmuyor. Ürünü göz çevresi hariç yüzünüze yayıyor ve yüzünüzün toleransına göre 3-10 dakika arası bekletiyorsunuz.

Açıkçası La prarie'nin 3 min peeling maskesinden sonra çok yakan bir ürün olabilir diye düşünmüştüm çünkü La prairie baya yakıyor, ama 10 dakika boyunca çok rahatsızlık hissetmeden dayanabiliyorsunuz. Yüzünüzde küçük iğne batmaları ve yanmalar olması normal.

Sonra da suyla durulayıp, nemlendiricinizi sürüyorsunuz. Ve ertesi gün mutlaka güneş kremi!

Sonuçlarına gelirsek, bir çok kişi haftada 2 kullanmış ama ben daha çok haftada 1, 10 günde 1 şeklinde kullandım. (Cildim bir çok kişiye göre hassas) bu ürünü kullandıktan sonra cildiniz resmen parıl parıl oluyor (üst tabaka eksfoliye edilmiş, ölü deri gitmiş oluyor). Ve cilt yüzeyi yumuşacık, pütürsüz bir hale geliyor. Yüzde bir gerginlik hissetmeniz normal, sonrasında nemlendiricinizi kullanıyorsunuz. (Ben avene - repair cream kullanıyorum veya avene - cold cream kullanabilirsiniz / cildinizi yakacak alkol içerikli vs bir krem olmasın). 

Gözeneklerdeki etkisine gelecek olursak kullandıktan sonraki günler gözeneklerde bir küçülme gözleyebiliyorsunuz ama her üründe olduğu gibi bunda da kalıcı bir etki yok, düzenli kullanım gerektiriyor. 

Sonuç olarak ben oldukça memnun kaldım ve cilt bakım rutinime ekledim ve bittikçe almayı düşünüyorum, uygun fiyatlı olması da cabası. Ama içerisinde güçlü asitler barındırdığı için cildi çok hassas olan kişiler, cildinde yara olan kişilerin kullanmasını pek tavsiye etmem. Veya küçük bir noktada deneme yapıp o şekilde kullanmaya başlamanızı tavsiye ederim.

Ordinary ürünlerinin ülkemizde henüz satışı yok. Ben ordinary ürünlerimi instagram'da ki londradan_kozmetik sayfasından temin ediyorum.

Diğer ordinary ürünleriyle ilgili olan yazıma ise şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://www.fashiolala.com/2017/05/the-ordinary-o-kadar-da-sradan-degil.html

Microblading hakkında HERŞEY - Acıyor mu? Süreç Nasıl İşliyor? Ne kadar kalıcı?

Herkese merhaba, Bu yazıda kendi microblading tecrübemden, yaşadıklarımdan, bana göre iyi bir sonuç verip vermemesinden ve araştırdığım bi...