varlığı odayı dolduruyor artık,

sessiz, sakin nefesini dinliyorum başucunda.

terlemiş saçlarını düzeltiyorum.

kokusu huzur veriyor.

dinleniyor, güçleniyor. büyüyor.

bütün bunlardan uzak, koltuğumda uyanıyorum.

hayatın devam edemeyip, kuruduğunu hissediyorum üzerimde.

başını koluma yaslıyor,

dün bitmiş, yarına daha var. bugün geçip gidiyor.

keyfimiz yerinde, bir başımızayız.

burnunu öpüp, patilerini tutuyorum.

derin bir nefes alıp, iç geçiriyor.

bir soluk daha yitiyor hayatımızdan.

sadâkat var bakışlarında,

gerektiği gibi, farkında olmadan. mutluyuz.

image

yalnız kalmaktan korkmayın

insanlığa ne anlatabilirim ki acaba?

kendi insanlığımda ne gördüm,

nerelerim ve nasıllarım.

tek kısa cevabım,

‘yalnız kalmaktan korkmayın’

sevmediğiniz insanlarla vakit harcamayın.

kendimi düşman olarak, rakip olarak, arkadaş olarak da gördüm.

sabah kalktığımla akşam yattığım bir olmuyor bazen.

nedenini çok iyi biliyorum, biraz anlatmaya çabalıyorum.

dünyadaki bütün kötülükler kendini sevmeyen insanlar yüzünden.

toplum, insanlar topluluğu ve nasılı hiç önemli değil.

trende yemek yemek nasıl da yadırganacak bir hareket,

ve yemekli vagonda yemek yemek bir o kadar normal geliyorsa insana;

insanı insan yapan basit hisler ve onların getirdiği alışkanlıkların, bir düzene ve en sonunda adı kurallara dönüşmesi aslında toplum baskısı.

ve bunu gerçekten hissedemeyen insanlar bütün sorunumuz.

akşam yemeğinde sizi eken arkadaşınızın yerine iş çıkışı alelade bir arkadaşınıza sarılmayın hemen.

bu cumartesi akşamı evde oturmamak için o hep sıkıldığınız arkadaşınıza da uymayın.

hayatta olmak çok kısa bir süre.

ve ben, bana hayat veren, beni çok seven bir kadın sayesinde anlayabiliyorum gerçek ile yalan arasındaki soğuk farkı.

çünkü, zamanda ilerledikçe yaşadıklarından bir toplama gitmeye çalışıyor aklım uykularımdan önce.

dün nelerim yoktu, bugün nerelerde değilim yine.

kimler vardı, ve kimler olmayacak yarın gözümü açtığımda.

en savunmasız anınızda, belki de çok iyi bir insana sarılacaksınız sırf orada olduğunda.

bazen huzurlu, zaman zaman mutlu oluyorsun onunla.

sönük bir heyecanın geçmiş coşkularında yaşarken,

çıkılamıyor bazen bu yarım yağlı sütlerin içinden.

gidip de böyle bir ilişkiden çocuğun olduğunda,

seviyorsun.

ama o kalbinin patladığı ilk aşkını da biliyorsun.

sevginin ne kadar zaptedilemez bir şey olduğunu yaşıyorsun.

çok sevmeden bilemiyorsun işin acısı da o.

ilk aşklarıyla devam edenler o kadar romantik gelir ki bana,

ve bir o kadar gerçek aslında.

ben öyle bir ilişkinin çocuğuyum,

varoluşumu, sorgulamaktan öteye gidemeyeceğimi bildiğimde bıraktım.

nietzsche

romance is a plaque for mankind.

every single lover is a virus for our existence.

motive to be cool, is not cool.

“Never trust a woman who doesn’t like to eat. She is probably lousy in bed.”
Federico Fellini

“Never trust a woman who doesn’t like to eat. She is probably lousy in bed.”

Federico Fellini

‘You miss %100 of the shots you don’t take’

Michael Jordan

önce bakıştık,

sonra gülüştük.

biraz tanıştık,

yavaş yavaş alıştık.

yokken birbirimizi aradık.

kısa aralıklarla özledik,

yakın hislerle tutunduk.

öptük,

sarıldık, sarıldık,

uyuduk.

korkmadık.

oldukça acıktık,

pek az vakit ayırdık.

bir neşe ile gezdik,

mutlu olduk.

kulağında bir çiçek,

yanağımda bir gözyaşı.

söylemedik,

sevdik.

birbirimizi çok sevdik.